Bilgisayar Oyunları ve Simulasyon

60’lı yılların sonlarına doğru gerçek anlamda ilk bilgisayarların üretilmeye başlamasıyla, bu makinelerin insanların hayatına ne gibi kolaylıklar getireceği de konuşulmaya başlanmıştı. İlerleyen zamanlarda programcıların kafalarında çeşitli fikirler oluşmaya başladı. Peki neydi bu fikirler? Örneğin bir araba tasarımcısı; tasarladığı arabayı kullanmadan hiçbir şekilde araba hakkında bilgi sahibi olamayacaktı. Bir başka değişle üretilen ilk arabanın koltuğuna oturup çalıştırdığı zaman nasıl bir araba ürettiğini görecekti. Ya da bir mühendis inşaa ettiği köprünün dayanıklılığını, hangi bölgesinin hangi ağırlığa maruz kalacağını, yine köprünün inşaatı tamamlanıp arabayla üzerinden geçince öğrenecekti.
İşte simulasyon tam bu noktada insanlığın imdadına yetişti. Geliştirilen programlar sayesinde tasarımcılar, gerekli bilgileri bilgisayara girerek üretecekleri araçları daha tasarım aşamasında deneme fırsatı bulacaklardı. Simulasyonlar sayesinde yapılacak işlem neredeyse yarı yarıya kolaylaşıyordu. Hangi bina için kaç ton çimento kullanılması gerektiğinden tutun da; bir uçak için hangi tip malzeme kullanılırsa daha dayanıklı olacağının hesaplanması bile simulasyon sayesinde olacaktı. Aslında simulasyonun bir çok anlamı vardır.
Bir sistemin simulasyonu, bu sistemi temsil edebilecek bir model oluşturma işlemidir.
Simülasyon gerçek sistemin modelinin tasarımlanması ve bu model ile sistemin işletilmesi amacına yönelik olarak, sistemin davranışını anlayabilmek veya değişik stratejileri değerlendirebilmek için deneyler yürütülmesi sürecidir.
Simülasyon, geliştirilen veya yeniden düzenlenen sürecin yapım işlemlerini tamamlamada ve deneme çalışmalarını yürütmede ve süreçlerin hata zamanlarını tahmin etmek için
yapılan deneysel çalışmadır. Yeni sürecin değişikliklere gösterdiği olası reaksiyonları da simulasyonlar sayesinde anlayabiliriz.
İlerleyen yıllarda simulasyonun farklı kullanım amaçlarına yönelerek oyun sektörüne de geçiş yapmasıyla
birlikte, bilgisayar oyun tarihinde de yeni bir çığır açılmış oldu. Hep, bir sonuca ulaşmak için kullanılan simulasyonlar, artık insanların hoşça vakit geçirmeleri için de kullanılıyordu. Üstelik simulasyon oyunları sayesinde belki de hayatınız boyunca yapamayacağınız şeyleri yapabiliyordunuz. Mesela bir Ferrari’yi kullanabiliyordunuz. Hatta bir yolcu uçağını alıp bir yerden başka bir yere uçurabiliyordunuz. Tabi bu oyunların gerçekçilik oranları, oyunları yapan firmaların oyun üzerindeki çalışmaları ve elde bulunan teknolojik imkanlarla doğru orantılıydı.
Pek çok kişi ilk geliştirilen simulasyon oyunlarının arabaları konu aldığını sanırlar. Ama öyle değildi. Yapımcılara uçmak herhangi bir arabayı kullanmaktan daha
cazip gelmiş olacak ki; ilk olarak uçuş simulasyonları üzerinde çalışmalara başlandı. Bugün bile hala serisi sürdürülen Microsoft firmasının “Flight Simulator” adlı simulasyonun çalışmaları ilk olarak 1978’de başladı. Grafiklerden ziyade programcılar için önemli olan uçuş dinamikleriydi. Bir Boeing 747’yi kullanmak nasıl bir duyguysa, bu oyunda da o duyguya zamanın şartları dahilinde “mümkün olduğu kadar” yaklaşılmaya çalışılıyordu. Bunun için de 747 ile defalarca uçmuş tecrübeli pilotlardan fikirler alınıyor, onların istekleri ve uyarıları doğrultusunda oyunun gelişimi sürdürülüyordu.
1980’li yılların hemen başlarında da bugünkü bildiğimiz “Test Drive” oyunu için çalışmalara başlanmıştı. Programcılar bizzat Ferrari fabrikasına gidip mühendislerle görüşmüş ve aracın motoru ve karakteristik özellikleri hakkında onlardan bilgi almışlardır. Daha sonra da oyunu ilk olarak İtalya’daki Ferrari fabrikasında mühendislere denettirmişlerdir. Ne derece gerçeğine benzemiştir bu tartışılır tabi. Ama oyunun ses getirmesinden ve bir seri haline gelmesinden dolayı programcıların iyi bir iş çıkardıklarını söyleyebiliriz.
Bugün yine Flight Simulator, The Sims, Formula 1 Racing gibi oyunlarla simulasyonun bilgisayar oyunları serüveni devam etmekte. Hatta iş o kadar gerçeğe yaklaşmaktaki insanın bütün bir yaşantısı bile simule edilebiliyor. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte galiba en sonunda gerçekle simulasyon arasındaki tek fark hissiyat olacak. Çünkü bilgisayar başında araba ya da uçak kullanırken hissedemediğimiz tek şey “hız” duygusu. Zaten onu da bir şekilde kullanıcıya yaşatırlarsa simulasyon kavramının anlamı tamamen değişmiş olacak.
Previous
Next Post »